Septum deviasyonu burun içindeki septum adı verilen kemik ve kıkırdak yapının orta hattan sapmasıyla oluşan yaygın bir sorundur. Çoğunlukla doğumsal nedenler travmalar veya gelişimsel bozukluklar sonucunda ortaya çıkar. Bu durum burun tıkanıklığı, ağızdan nefes alma, tekrarlayan sinüzit ve horlama gibi ciddi sağlık problemlerine yol açabilir. Hastalar yaşam kalitesini olumsuz etkileyen nefes alma güçlüğü nedeniyle günlük aktivitelerinde zorlanabilir. Tedavide özellikle deviasyonun ileri düzeyde olduğu vakalarda septoplasti adı verilen cerrahi müdahale uygulanır. Bu ameliyat burun pasajını açarak hastanın rahat nefes almasını sağlamak ve yaşam kalitesini önemli ölçüde artırmak için etkili ve kalıcı bir çözüm sunar.

Septum Deviasyonu Nedir?

Septum deviasyonu insanlık tarihi boyunca cerrahi tekniklerin gelişimiyle birlikte önemli bir dönüşüm geçirmiştir. İlk kayıtlar Antik Çağ’a kadar uzanır. MÖ 3500’lü yıllarda Antik Mısır’da Edwin Smith Cerrahi Papirüsü’nde burun kırıklarının tedavisine dair dış splintler ve burun içi pamuk desteklerin kullanıldığı belgelenmiştir. Bu döneminin oldukça ileri bir yaklaşımıydı. Hint tıbbının babası Sushruta (MÖ 600) burun poliplerinin çıkarılması ve bambudan yapılmış aletlerle burun içinin incelenmesi gibi yöntemleri eserlerinde anlatmıştır. Roma döneminde ise Aulus Cornelius Celsus burun şekil bozukluklarının düzeltilmesi üzerine detaylı plastik cerrahi tekniklerini açıklamıştır. 

Rönesans ile birlikte 18. yüzyılda septum deviasyonu için daha sistematik yöntemler geliştirildi. Quelmaltz 1757’de buruna elle baskı uygulama tekniğini önerdi. Bu dönemde bazı cerrahlar çelik kompresörler veya fildişi malzemelerden yapılmış burun destekleri kullanarak deviasyonu düzeltmeyi amaçladı. 19. yüzyıla gelindiğinde Ephraim Fletcher Ingals (1882) modern septoplastinin temellerini atan “pencere rezeksiyonu” tekniğini geliştirdi. Bu yöntemle eğri kıkırdak alınırken septum mukozası korunarak hem fonksiyonel hem de estetik sonuçlar elde edildi. 

20. yüzyıl septoplasti cerrahisinde devrim yaratan tekniklerle ön plana çıktı. Freer (1902) ve Killian (1904) submukozal rezeksiyon tekniğini geliştirerek septumdaki eğri kemik ve kıkırdakları çıkarırken yapısal desteği korumaya yönelik yenilikler getirdi. Metzenbaum (1929) “sallanan kapı” tekniğiyle septumu yeniden konumlandırma esasına dayanan bir yöntem sundu. 1947’de Maurice H. Cottle aşırı agresif müdahalelerin burun çökmesine yol açabileceğini belirterek daha koruyucu cerrahi yaklaşımlar geliştirdi. 

21. yüzyılın başında endoskopik septoplasti teknikleri cerrahların daha net bir görüşle hassas müdahaleler yapmasını sağladı. Böylece komplikasyon oranları azalırken hasta sonuçları büyük ölçüde iyileştirildi. Bugün septoplasti teknolojinin ve cerrahi becerilerin birleşimi sayesinde hastaların yaşam kalitesini artıran güvenli ve etkili bir operasyon olarak uygulanmaktadır.

Septum Deviasyonunun Nedenleri Nelerdir?

Septum deviasyonu burun içindeki septumun orta hattan sapmasıyla meydana gelen bir durumdur ve farklı nedenlere bağlı olarak ortaya çıkabilir. Doğuştan gelen sebepler fetüsün anne karnındaki gelişim sürecinde septumun düzgün şekilde oluşmamasından kaynaklanır. Bu durum doğumsal yapısal bozukluklara ve eğriliklere yol açar. Travmatik nedenler de septum deviasyonunun sık görülen sebepleri arasında yer alır. Doğum sırasında oluşan basınç çocuklukta ya da erişkin dönemde yaşanan kazalar düşmeler veya spor yaralanmaları septumda yer değişimine sebep olabilir. Tekrarlayan küçük darbeler dahi zaman içinde mikroskobik kırıklara yol açarak septumda eğrilik oluşturabilir.

Yüz kemiklerinin büyüme sürecindeki dengesizlikler de septumun düzgün gelişmesini engelleyebilir. Özellikle ergenlik döneminde yüz yapısının büyüme hızında görülen farklılıklar septumun eğrilmesine neden olabilir. Genetik faktörler bu anatomik bozukluğun yatkınlığını artırabilir; örneğin Marfan sendromu veya Ehlers-Danlos sendromu gibi bağ dokusu hastalıklarında septum deviasyonu daha sık görülür.

Ayrıca kronik burun iltihaplanmaları da zaman içinde burun yapısında değişikliklere neden olabilir. Alerjik rinit ya da kronik sinüzit gibi durumlar septuma baskı yaparak eğrilik oluşturabilir. Daha nadir durumlarda ise tümörler veya kitleler gibi mekanik faktörler septumu yerinden kaydırabilir. Bu çeşitli nedenler septumun dengesini bozarak burun tıkanıklığına nefes alma güçlüğüne ve yaşam kalitesinde ciddi düşüşlere yol açar.

Septum Deviasyonu Ne Kadar Yaygındır?

Septum deviasyonu (SD) burun içindeki septumun orta hattan sapması sonucu oluşan anatomik bir varyasyondur ve toplumlarda oldukça yaygın bir şekilde görülmektedir. Görülme sıklığı; kullanılan tanı yöntemleri çalışma grubu ve bölgesel farklılıklara bağlı olarak değişiklik gösterebilir. Örneğin Hindistan’ın Haydarabad şehrinde bir Kulak Burun Boğaz (KBB) kliniğinde yapılan çalışmada 446 hastanın %30,9’unda septum deviasyonu tespit edilmiştir. Bu oranın özellikle konik ışınlı bilgisayarlı tomografi (CBCT) gibi ileri görüntüleme yöntemleri kullanıldığında %80’in üzerine çıktığı gözlemlenmiştir.

Cinsiyet açısından yapılan çalışmalar ise tutarsız sonuçlar ortaya koymaktadır. Bazı araştırmalar kadın ve erkekler arasında anlamlı bir fark bulunmadığını belirtirken bazıları erkeklerde daha yüksek oranlar bildirmiştir. Örneğin bir çalışmada septum deviasyonu kadınlarda %79,41 erkeklerde %83,33 oranında tespit edilmiş ancak bu fark istatistiksel olarak anlamlı kabul edilmemiştir. Bu veriler SD’nin cinsiyetler arasında belirgin bir farklılık göstermediğini destekler niteliktedir.

Yaş ilerledikçe septum deviasyonunun sıklığı ve şiddetinde artış görülebilir. Bu durum yaşam boyunca maruz kalınan travmalar ve gelişimsel değişimlerin bir sonucu olabilir. Ciddi deviasyon vakalarının yaş ortalamasının 50’li yaşlarda daha yüksek olması bu eğilimi destekler.

Sonuç olarak septum deviasyonu toplumlarda %30 ila %80 arasında değişen oranlarda gözlemlenebilen bir durumdur. Yaşla birlikte sıklığı artabilirken cinsiyetle ilişkisi net olarak kanıtlanmamıştır.

Septum Deviasyonunun Oluşum Süreci Nasıldır?

Septum deviasyonunun oluşum süreci genetik, gelişimsel ve çevresel faktörlerin karmaşık bir etkileşimiyle şekillenir. Burun septumu embriyonik dönemde frontonazal, medial nazal yapılar ve sinir krest hücrelerinin birleşmesiyle oluşur. Bu kritik süreçte meydana gelebilecek herhangi bir aksama doğuştan gelen septum eğriliklerinin temelini oluşturabilir. Özellikle embriyo gelişiminde ortaya çıkan küçük anomaliler burun yapısının simetrisini bozarak septum deviasyonuna zemin hazırlar.

Doğum sonrası dönemde ise septumun gelişimi devam eder. Bu süreçte kıkırdak doku ve onu çevreleyen kemik yapı farklı hızlarda büyüme eğilimindedir. Bu asenkron büyüme septumun belirli bölgelerinde eğriliklere ve orta hat hizasından sapmalara neden olabilir. Çocukluk döneminde yaşanan hafif travmalar dahi henüz tam gelişimini tamamlamamış burun septumunun yapısını bozabilir. Özellikle düşme çarpma gibi sık görülen küçük yaralanmalar zamanla septumda eğriliğe sebebiyet verir.

Bunun yanı sıra septal hematomlar veya enfeksiyonlara bağlı iltihabi hastalıklar da septumda yapısal değişikliklere yol açabilir. Hematom gibi durumlar septumun normal beslenmesini bozarak doku erimesine ve eğriliklere neden olabilir. Ayrıca bağ dokusunu etkileyen sistemik hastalıklar da septum deviasyonunun oluşumunda önemli bir role sahiptir. Örneğin Marfan sendromu ve Ehlers-Danlos sendromu gibi bağ dokusu hastalıklarında septum deviasyonu görülme oranı daha yüksektir. Bu durum bağ dokusundaki zayıflığın burun yapısının dengesini etkilediğini gösterir.

Burun septumunun gelişimi yüz kemikleri ve diğer yapılarla doğrudan bağlantılıdır. Yüzün asimetrik gelişimi maksilla veya mandibula gibi kemik yapıların büyüme bozuklukları septumun hizalanmasını olumsuz etkileyebilir. Dolayısıyla genetik yatkınlık ve çevresel faktörler bu süreci büyük oranda belirler.

Septum Deviasyonunun Belirtileri Nelerdir?

Septum deviasyonu burun içindeki septumun orta hattan sapmasıyla oluşan bir durumdur ve bu anatomik bozukluk hastalarda farklı şikayetlere neden olabilir. Belirtiler deviasyonun derecesine burundaki ek sorunlara ve çevresel faktörlere bağlı olarak kişiden kişiye değişiklik gösterir.

En sık görülen belirti burun tıkanıklığıdır. Burundaki eğrilik hava akışını kısıtlar özellikle tek taraflı tıkanıklık belirginleşir. Hastalar yatarken ya da üst solunum yolu enfeksiyonu geçirdiklerinde tıkanıklığın daha da arttığını fark ederler. Bu durum yaşam kalitesini doğrudan etkileyerek rahat nefes almayı zorlaştırır.

Tekrarlayan sinüzit de sık rastlanan bir diğer belirtidir. Septum deviasyonu sinüslerin doğal boşalımını engelleyerek enfeksiyon oluşumuna zemin hazırlar. Hastalar sinüzit atakları sırasında yüz ağrısı basınç hissi ve burundan gelen sarı-yeşil renkte akıntı şikayetlerinden yakınırlar.

Sık burun kanamaları septum deviasyonunda dikkat çeken bir başka bulgudur. Hava akımındaki düzensizlik burun mukozasını kurutur ve kabuklanmaya yol açar. Bu durum kanama riskini artırarak hastaların konforunu bozar.

Uyku bozuklukları da yaygın bir şikayettir. Burun tıkanıklığı, gece boyunca horlama, uyku apnesi gibi problemlere neden olabilir. Bu durum uyku kalitesini bozarak gündüz yorgunluk odaklanma güçlüğü ve halsizlik gibi sorunlara yol açar.

Ağızdan nefes alma burun tıkanıklığının doğal bir sonucudur. Kronik ağız solunumu ağız kuruluğu ve boğazda rahatsızlık hissine neden olur. Ayrıca uzun vadede diş sağlığını olumsuz etkileyebilir.

Bazı hastalarda koku alma kaybı görülebilir. Burundaki hava akımının koku bölgesine ulaşamaması nedeniyle koku ve tat duyusu zayıflar.

Bunlara ek olarak geniz akıntısı, kulak dolgunluğu, ses tonunda değişiklik ve nadiren yüz ağrısı veya baş ağrıları da septum deviasyonunun belirtileri arasında yer alır.

Her septum deviasyonu olan hastada bu belirtiler gözlenmeyebilir. Ancak belirtiler şiddetli hale geldiğinde bir kulak burun boğaz uzmanına başvurulması gerekir. Tedavi hastanın yaşam kalitesini artırmak için son derece önemlidir.

Septum Deviasyonu Nasıl Teşhis Edilir?

Septum deviasyonunun teşhisi hastanın şikayetlerini doğru anlamak ve detaylı bir değerlendirme yapmakla başlar. İlk adım hastanın öyküsünün dikkatlice alınmasıdır. Burun tıkanıklığı tekrarlayan sinüs enfeksiyonları, burun kanamaları, yüz ağrısı, horlama ve uyku bozuklukları gibi belirtiler sıkça görülen şikayetlerdir. Bu semptomlar, septum eğriliğinin günlük yaşamı ne derece etkilediğini anlamamızda önem taşır.

Fizik muayene sırasında burun içi yapılar burun spekulumu kullanılarak ön rinoskopi yöntemiyle incelenir. Burada septumun yapısı eğriliğin boyutu ve burun pasajındaki tıkanıklıklar değerlendirilir. Ancak bu basit muayene bazı detayların atlanmasına neden olabilir. Bu durumda daha ayrıntılı bir değerlendirme için burun endoskopisi devreye girer. Esnek veya sert endoskoplarla yapılan bu işlem burun boşluğunun derinliklerini görüntüleyerek septum deviasyonunun tam yerini ve derecesini net bir şekilde belirlememizi sağlar. Ayrıca burun eti büyümesi polipler veya diğer eşlik eden patolojilerin tespitinde büyük fayda sağlar.

Karmaşık vakalarda ve cerrahi planlama aşamasında bilgisayarlı tomografi (BT) taramaları kullanılır. BT burun ve sinüs yapılarını üç boyutlu olarak incelememize olanak tanır. Septum deviasyonunun yanı sıra ek anatomik bozuklukların veya sinüzit gibi hastalıkların varlığını da değerlendirmek için oldukça önemli bir yöntemdir.

Fonksiyonel değerlendirmeler de teşhisin bir parçasıdır. Akustik rinometri ile burun boşluğundaki yansımalar ölçülerek burun açıklığı değerlendirilirken rinomanometri sayesinde hava akışı ve direnç ölçümü yapılır. Bu testler özellikle hastanın nefes alma şikayetlerinin objektif olarak değerlendirilmesini sağlar.

Tüm bu yöntemler septum deviasyonunun kesin tanısını koymak ve hastaya en uygun tedavi planını oluşturmak için kullanılır. Teşhis sürecindeki bu detaylı değerlendirme yalnızca septum eğriliğini değil eşlik eden sorunları da belirleyerek tedavi başarısını önemli ölçüde artırır. Böylece hastanın yaşam kalitesini iyileştirmek adına en doğru adımlar atılmış olur.

Septum Deviasyonu Nasıl Tedavi Edilir?

Septum deviasyonu burun içindeki kıkırdak ve kemik yapının eğrilmesiyle oluşur ve çoğu zaman cerrahi bir müdahale olan septoplasti ile tedavi edilir. Ancak bu işlem hastanın ihtiyaçlarına bağlı olarak estetik düzenlemelerle birleştirildiğinde septorinoplasti adı verilen daha kapsamlı bir cerrahi yöntem uygulanır.

Septorinoplasti burunun fonksiyonel ve estetik sorunlarını birlikte ele alarak solunum kalitesini artırmayı ve burun yapısını doğal bir görünüme kavuşturmayı amaçlar. Cerrahi yaklaşım kapalı (endonazal) veya açık (eksternal) tekniklerle gerçekleştirilir. Kapalı teknikte tüm kesiler burun deliklerinin içinden yapıldığı için dışarıda iz bırakmaz. Daha küçük düzeltmeler için uygundur. Açık teknikte ise burun delikleri arasındaki kolumella bölgesine küçük bir kesi yapılır; bu yöntem cerraha burun yapılarına geniş erişim sağlar ve karmaşık vakalarda tercih edilir.

Tedavi sürecinin ilk aşaması septoplasti olup septumdaki eğriliklerin düzeltilmesini içerir. Cerrah burnun iç kısmında ince bir kesiyle septumu çevreleyen mukozayı kaldırır ardından eğri kıkırdak ve kemik yapılarını düzeltir ya da çıkarır. Burun içi hava akımını optimize etmek için stabilizasyon amacıyla destek dikişler spreader greftler veya özel splintler yerleştirilebilir.

Rinoplasti aşamasında ise burun şekli düzeltilir. Burun sırtındaki çıkıntılar (dorsal hump) hassas kemik ve kıkırdak düzeltmeleriyle giderilir. Osteotomi işlemiyle burun kemikleri yeniden şekillendirilerek eğrilikler düzeltilir. Burun ucunda ise asimetri düşüklük veya fazlalık gibi deformiteler kıkırdak şekillendirme teknikleriyle ortadan kaldırılır.

İleri seviyede deformasyonlar için greftler kullanılır. Çoğunlukla kişinin kendi septum kulak veya kaburga kıkırdağından faydalanılır. Ek olarak burun iç ve dış valv bölgeleri de güçlendirilerek hava akışı iyileştirilir.

Modern teknolojiler cerrahların başarı oranını artırır. Endoskopik yardım ve bilgisayar destekli 3D planlama operasyon öncesi detaylı analizler yapılmasına olanak tanır böylece daha öngörülebilir ve tatmin edici sonuçlar elde edilir.

Septum Deviasyonunun Komplikasyonları Nelerdir?

Septorinoplasti ameliyatı burun içinde eğriliğe yol açan septum deviasyonunu düzeltmek amacıyla yapılan önemli bir cerrahi müdahaledir. Ancak her cerrahi işlemde olduğu gibi septorinoplastinin de bazı risk faktörleri ve olası komplikasyonları bulunmaktadır. Bu riskler hastanın bireysel özellikleri ve ameliyatın teknik detaylarına göre değişiklik gösterebilir.

Hastaya bağlı risk faktörleri arasında yaş sigara kullanımı diyabet gibi kronik hastalıklar alerjik rinit ve anatomik farklılıklar sayılabilir. Özellikle sigara kullanımı hem erken dönemde iyileşme sürecini olumsuz etkileyerek enfeksiyon riskini artırır hem de geç dönemde yara iyileşmesinde sorunlara yol açabilir. Diyabet gibi bazı kronik hastalıklar dolaşım ve doku iyileşmesini etkileyebileceği için dikkatle yönetilmelidir. Alerjik rinitli hastalarda da mukozal hassasiyetin artmış olması ameliyat sonrası dönemde ödem ve iyileşme sorunlarını beraberinde getirebilir.

Ameliyatla ilgili faktörler ise cerrahinin karmaşıklığı kullanılan teknik operasyon süresi ve cerrahın deneyimiyle doğrudan ilişkilidir. Septum deviasyonunun şiddetli ve karmaşık olduğu durumlarda daha fazla cerrahi dikkat gerekmekte operasyon sırasında mukozal yırtıkların oluşma riski artmaktadır. Mukozal yırtıklar doğru zamanda onarılmazsa burun içinde kalıcı bir septal perforasyona (delik) yol açabilir. Bu tür bir komplikasyon ilerleyen dönemde kanama kabuklanma ve nefes alma sorunlarına neden olabilir.

Cerrahi sonrası süreçte görülebilecek diğer komplikasyonlar arasında burun destek yapılarının zayıflaması yara iyileşmesinde gecikmeler ve burun yapısında istenmeyen şekil değişiklikleri yer alır. Ayrıca ameliyat sırasında burun içinde yeterli doku bulunamaması gibi nadir durumlar da komplikasyon riskini artırabilir.

Septum Deviasyonunun Tedavisi Ne Zaman Yapılabilir?

Septum deviasyonu burun içindeki septumun eğrilmesiyle oluşan ve hava akışını önemli ölçüde engelleyebilen bir durumdur. Bu bozukluk hastaların yaşam kalitesini ciddi şekilde etkileyerek çeşitli sağlık sorunlarına yol açabilir. Tedavinin zamanı hastanın semptomlarının ciddiyetine yaşam kalitesindeki bozulmaya ve medikal tedavilere yanıtına bağlı olarak belirlenir.

Öncelikle burun tıkanıklığı gibi şikâyetler hafif düzeyde ise doktor kontrolünde burun spreyleri veya diğer ilaç tedavileri denenebilir. Ancak bu tedaviler deviasyonun kendisini düzeltemez; yalnızca geçici bir rahatlama sağlar. Eğer hastada kronik burun tıkanıklığı mevcutsa ve bu durum günlük yaşamı zorlaştırıyorsa cerrahi müdahale düşünülmelidir. Septorinoplasti burun pasajını açarak hava akışını kalıcı olarak iyileştirir.

Tekrarlayan sinüzit vakalarında septum eğriliği sinüs drenajını engelleyerek enfeksiyonların sürekli hale gelmesine neden olur. Bu hastalarda ilaç tedavileri genellikle yetersiz kalır. Cerrahi müdahale sinüslerin doğal drenajını sağlayarak sinüzit ataklarının sıklığını ve şiddetini azaltır.

Sık burun kanamaları veya yüz ağrısı gibi spesifik şikâyetlerde de septum deviasyonu göz ardı edilmemelidir. Eğri septumun çıkıntılı bölgeleri burun içindeki hassas mukozayı tahriş ederek kanamalara neden olabilir. Ayrıca septumun yan duvarlara temas ettiği noktalar ağrıya yol açabilir. Bu semptomlar septorinoplasti ile etkili bir şekilde çözülebilir.

Uyku apnesi veya horlama şikâyetleri olan hastalarda burun tıkanıklığı belirtileri mutlaka değerlendirilmelidir. Burun hava yolunun açıklığını sağlamak özellikle obstrüktif uyku apnesi gibi ciddi durumların yönetiminde önemli bir fark yaratabilir. CPAP cihazını kullanmakta zorlanan hastalarda septorinoplasti bu tedaviye uyumu artırarak yaşam kalitesini iyileştirir.

Son olarak estetik kaygılar da septorinoplasti için önemli bir endikasyon oluşturur. Eğri bir septum burun görünümünü bozarak asimetrik bir yapı oluşturabilir.

Septum Deviasyonu Tedavisi Ne Zaman Yapılamaz?

Septorinoplasti ameliyatı septum deviasyonu tedavisinde etkili bir çözüm olsa da bazı durumlarda uygulanması sakıncalı olabilir ve bu durumların titizlikle değerlendirilmesi gerekir. Öncelikle aktif burun ya da sinüs enfeksiyonu bulunan hastalarda ameliyat enfeksiyonun ilerlemesine neden olabilir ve iyileşme sürecini geciktirebilir. Örneğin rinosinüzit gibi enfeksiyonlar kontrol altına alınmadan cerrahi müdahale yapılması uygun değildir.

Bunun yanı sıra sistemik hastalıklar cerrahi süreci zorlaştırabilir. Özellikle damar iltihabı (vaskülit) gibi durumlar ameliyat sonrası iyileşmeyi ciddi şekilde etkileyebilir ve komplikasyon riskini artırır. Kontrolsüz diyabet ciddi hipertansiyon veya kanama bozuklukları da ameliyatı riskli hale getiren diğer önemli faktörlerdir. Bu tür durumlarda öncelikli olarak hastalığın kontrol altına alınması şarttır.

Bazı zararlı alışkanlıklar da cerrahi için önemli bir engel oluşturur. Burun içi kokain kullanımı burun mukozası ve damar yapısını büyük ölçüde tahrip ederek yara iyileşmesini bozabilir ve komplikasyonları artırabilir. Aynı şekilde sigara içen hastalarda kan akışı ve doku oksijenlenmesi bozulduğundan iyileşme süreci uzayabilir. Bu nedenle hastalara ameliyat öncesinde sigarayı bırakmaları önerilir.

Ameliyatın uygun olmadığı bir diğer durum hastanın ameliyat sonucuna dair gerçekçi olmayan beklentileridir. Septorinoplasti fonksiyonel iyileşme sağlamak ve estetik açıdan doğal bir görünüm elde etmek amacıyla yapılır. Ancak hasta beklentileri cerrahiyle ulaşılamayacak bir düzeydeyse veya cerrah-hasta arasında uyumsuzluk varsa ameliyatın gerçekleştirilmesi doğru olmayacaktır.

Ayrıca daha önce septorinoplasti geçirmiş hastalarda ikinci bir cerrahi müdahale için en az bir yıl beklemek gerekir. Bu süre dokuların tamamen iyileşip stabil hale gelmesi açısından önemlidir. Son olarak ameliyat öncesinde kullanılan bazı ilaçlar (örneğin burun kortikosteroidleri) cerrahi süreci etkileyebilir.

Septum Deviasyonu İyileşme Süreci Nasıldır?

Septum deviasyonu nedeniyle gerçekleştirilen septorinoplasti ameliyatı sonrası iyileşme süreci belirli aşamalardan oluşur ve bu dönemde dikkat edilmesi gereken birçok unsur bulunmaktadır. Ameliyat sonrası ilk birkaç gün özellikle ağrı ve hafif kanamalar görülebilir. İlk üç gün ağrı daha belirgin olsa da doktorunuzun reçete ettiği ağrı kesiciler sayesinde bu durum kontrol altına alınabilir. Ağrı yönetimi hastanın konforlu bir iyileşme süreci geçirmesi açısından önemlidir.

Ameliyat sonrası burun tamponu kullanımı kanamanın durdurulması ve burun içi dokuların sağlıklı iyileşmesini sağlamak amacıyla sıkça uygulanır. Bu tamponlar genellikle ameliyattan 1 ila 3 gün sonra çıkarılır. Tamponlar varken hastaların ağızdan nefes alması ve burun bölgesine basınç uygulayabilecek hapşırma gibi hareketlerden kaçınması önerilir.

Ameliyat sonrası göz çevresinde ve yanaklarda şişlik ve morluklar sık görülür. Şişlikler genellikle ameliyattan sonraki üçüncü gün en yoğun seviyeye ulaşır ve sonraki günlerde giderek azalır. Şişliğin ve morlukların kontrol altına alınabilmesi için başın yüksekte tutulması ve doktorun önerdiği sıklıkta soğuk kompres uygulanması oldukça etkilidir.

Ameliyat sonrası burun splintleri ve dış koruyucular burnun yeni şeklini korumak ve iyileşme sürecinde olası travmalardan korunmak için kullanılır. Splintler genellikle bir hafta sonra doktor tarafından çıkarılır. Bu süreçte splintlerin kuru tutulması ve hijyenine dikkat edilmesi önemlidir.

Hastalar genellikle ameliyattan 7 ila 14 gün sonra günlük yaşamlarına dönebilirler. Ancak ağır fiziksel aktiviteler eğilme yük kaldırma gibi hareketlerden en az iki hafta boyunca kaçınılmalıdır. Burun içinin nemli tutulması ve iyileşme sürecini desteklemek amacıyla tuzlu su spreyleri veya burun yıkama solüsyonları önerilir.

Son olarak düzenli doktor kontrol randevuları ihmal edilmemelidir. Bu kontroller iyileşme sürecinin takibi ve varsa komplikasyonların erken dönemde tespit edilmesi açısından hayati önem taşır. Herhangi bir sorun veya beklenmeyen bir şikayet olduğunda mutlaka doktora başvurulmalıdır.

Septum Deviasyonu Nasıl Önlenir?

Septum deviasyonu burun içindeki kıkırdak ve kemik yapının eğrilmesiyle ortaya çıkan bir durumdur. Bu sorun doğuştan gelen ya da sonradan oluşan faktörlere bağlı olarak gelişebilir. Doğuştan gelen septum eğrilikleri genellikle genetik ya da anne karnındaki gelişimsel faktörlerle ilişkilidir. Bu nedenle anne karnında oluşan eğrilikleri önlemek mümkün değildir. Ancak sonradan oluşan travmaya bağlı septum deviasyonlarının önlenmesinde bazı önemli koruyucu önlemler almak etkili olabilir.

Özellikle çocukluk ve gençlik döneminde burun travmalarını önlemek büyük önem taşır. Çünkü bu dönemde burun yapısı hâlâ gelişim aşamasındadır ve alınan darbeler kalıcı eğriliklere yol açabilir. Çocukların güvenli oyun alanlarında vakit geçirmesi bisiklet veya scooter kullanırken uygun kask takması önemlidir. Kontak sporları yapan bireylerin mutlaka yüzü ve burnu koruyan ekipman kullanmaları olası travmaları büyük ölçüde engeller. Yetişkinlerde de iş güvenliği ekipmanlarının düzenli kullanımı burun bölgesine alınacak darbeleri minimize edebilir.

Estetik amaçlı yapılan rinoplasti ve diğer burun cerrahilerinde dikkatli ve modern tekniklerin kullanılması da deviasyon riskini azaltır. Cerrahların burun yapısını destekleyici ve koruyucu yaklaşımlarla ameliyat gerçekleştirmesi kritik öneme sahiptir. Özellikle yeni nesil dikiş teknikleri septumun düzgün pozisyonda iyileşmesine yardımcı olur. Örneğin burun kıkırdağını sabitleyen “8” şeklindeki veya halka dikişler deviasyon riskini en aza indirir.

Buna ek olarak burun travmalarına erken müdahale edilmesi uzun vadede septum deviasyonu gelişimini önlemenin bir başka yoludur. Burun bölgesine alınan herhangi bir darbe sonrası şişlik ağrı veya burun tıkanıklığı gibi belirtiler gözlemlendiğinde bir kulak burun boğaz uzmanına başvurmak gerekir. Erken dönemde yapılan doğru tedavi kıkırdak ve kemik yapısının düzgün iyileşmesini sağlayarak eğrilik gelişimini önler.

Sonuç olarak her ne kadar doğuştan gelen septum deviasyonlarını önlemek mümkün olmasa da travma riskini azaltacak koruyucu önlemlerle burun sağlığını korumak mümkündür. Bu bilinçle hareket ederek septum deviasyonu riskini önemli ölçüde düşürebilir ve sağlıklı bir solunum fonksiyonunu sürdürebilirsiniz.